19 Kasım 2023 Pazar

Kjersti Skomsvold

Türkçeye iki romanı çevrilmiş 43 yaşında, Norveçli bir kadın yazar Kjersti Skomsvold. Çevirmen Deniz Canefe'nin aslında olabildiğince yakın çevirdiğine güvendiğimizden Skomsvold'un roman dili hakkında da konuşabiliriz diye düşünüyorum. Sven Birkerts "Bir yazarı eserinden ayırmak her koşulda zordur" diyor ama Annie Ernaux gibi uç örnekler haricinde yazarın hayatını bilmenin okuduklarımıza etkisinin olmaması gerekir aslında (33 isimli romanında yazar kahramanına "insan 'aslında' sözcüğünü kullandığında söylediğinin gerçek olmadığı anlamına gelir bu" dedirtiyor). İki romanda da kadın kahramanların aklından geçenleri okuyoruz, hele Hızlandıkça Azalıyorum'daki metnin elimize nasıl ulaştığını açıklamak da mümkün değil (aslında gerekli de değil).

İskandinav dillerinden çokça çevirisini okuduğum Deniz Canefe meğer 56 doğumlu, Hacettepe mezunu bir hekimmiş. Skomsvold'un iki romanını da yazarın Türkçe basımlarına gıpta edeceği şekilde çevirmiş.

Hızlandıkça Azalıyorum

Ölmekten de yaşamaktan da eşit derecede korkan yaşlı Mathea'nın neredeyse hiç yaşamadığı hayatının romanı Hızlandıkça Azalıyorum. Mathea hem fark edilmek, önemsenmek istiyor (sanki bunu istemeyen varmış gibi yazıyorum ya neyse) hem de evinden hiç çıkmamak. Harika bir espri anlayışı var; "Epsilon'a kendimin tanıdığım en komik insan olduğumu söylüyorum. 'Tamam da sen benden başka kimseyi doğru dürüst tanımıyorsun ki" diyor Epsilon. 'Yine de...' diyorum" bölümü bana kardeşimi hatırlattı (elbette sen bambaşkasın canım). Mathea çok az şey yaptığı, anlamlı hiçbir şey yapmadığı hayat yaşıyor ki parmak uçlarının kanamasını bile hayatta olduğunun bir belirtisi sayıyor. Kendiyle de, hayatıyla da ne yapacağı hakkında fikri yok. Uzun ömrün sonunda (sonun ne zaman olduğunu bilemesek de) insanın aklının biraz bulanık olması normalse de onun durumu bambaşka.

Skomsvold'un anlatımı tam da Mathea'nın duygu durumuna uygun. Bazen tek kelimelik kısa cümleler. Dışarıdan fark edilmesi mümkün olmayan afacan çocuk düşünceleri. Mathea'nın zihninde olmasını bekleyeceğimiz gibi anlatıda atlamalar. Romanı Mathea'nın dilinden okuduğumuz için onun kafasının kocasıyla ve alt komşuyla karışık olması bizi de şüphede bırakıyor ama zaten oralarda olanlar çok da önemli değil.

Hayatın ilanihaye süreceğini düşünerek (böyle olmadığını bilse de) yaşayan okurun giremediği bir zihnin içinden konuşarak çok güzel bir roman yazmış Skomsvold.

33

Bu romanda da 33 yaşındaki matematik öğretmeni K.'nın zihnindeyiz. K. intihar eden sevgilisi Ferdinand ve yeni sevgilisi Samuel ve evdeki albatros ve okuldaki öğrencileri arasında gidip geliyor. Ölen sevgilisiyle konuşması gerçekliği bozduğundan gerçekten ameliyat olup olmadığınından veya evdeki albatrostan emin olamıyoruz ama K.'nın dediği gibi 'bir roman, "konu"sundan daha fazlasıdır her zaman, anlattığı olaydan daha büyüktür'.

K.'nın ölse de kendinden ayıramadığı siyam ikizi gibi olan Ferdinand ve kendisini hüzünlendirecek kadar hoşlandığı yeni sevgilisi Samuel hakkında düşündüklerini, yaşadıklarını ortada gerçek bir olay olmadan, anlatılanlara da çok şüpheyle yaklaşarak okuyoruz ama sonunda K. ile Samuel'in birbirinin ellerinde birer serçe gibi oturmalarını dileyerek bitiriyoruz romanı. Hızlandıkça Azalıyorum kadar olmasa da severek okudum 33'ü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...