12 Aralık 2018 Çarşamba

Saatleri Ayarlama Enstitüsündeki Don Kişot

Cervantes'in büyük eseri Don Quijote 900 sayfayı aşan hacmiyle az ya da sadece özeti okunan bir roman. 400 yılı aşkın zaman önce yazılmış olmasına rağmen hala okunabilirliğini kaybetmemesini anlattığı olaylara değil de kahramanlarının hala aramızda yaşamasına bağlamak sanırım yanlış olmaz.
Özellikle Sancho Panza, Don Quijote'nin uşağı, sürekli etrafımızda gördüğümüz bir karakter. Don Quijote yaşadığı çağda şövalye olmamasına rağmen gezgin maceracı şövalye olmayı aklına koymuş ve bu uğurda her türlü deliliği yapan bir roman kahramanı. Etrafındaki herkes onun apaçık deliliğini görebiliyor ve bununla çoklukla eğleniyor. Aslında Sancho da aç, perişan gezmekten, dayak yemekten mutlu değil. Ne efendisini bir şövalye olarak görüyor ne de kendisini onun hizmetkarı. Peki neden Don Quijote'nin gün gibi açık deliliğine rağmen bu eziyete katlanıyor? Onun yel değirmenlerine, koyunlara saldırmasını, her hanı şato sanmasını, olmayan bir kadına aşık olmasını delilik olarak kendisi de görüyor olmasına rağmen Don Quijote'nin bir zafer kazanması durumunda kendisine vaad ettiği valilik makamı ona bütün bu delice şeylere rağmen tutunabileceği bir ümit ışığı olarak görünüyor. Hatta tüm deliliklerine rağmen Don Quijote'nin arada bir akıllıca tavsiyeler vermesinden cesaret alarak ümitleniyor. Kendisinin evi, eşi, çocukları olmasına rağmen ne kadar çalışırsa çalışsın sınıf atlayamayacağının farkında. Hem bu iş çalışmakla olsa bile o kadar da çalışmak istemiyor. Çok küçük bir ihtimal bile olsa bir delinin peşinden makam ümidiyle giden, onun vaadi haricindeki zırvalarına katlanan tanıdıklarınız yok mu sizin de?

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın romanı Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde bambaşka bir konu işleniyor olmasına rağmen romanın ruhunda bir Don Quijote olduğunu düşünüyorum. Hayri İrdal ve Halit Ayarcı ilişkisi Don Quijote ve Sancho Panza arasındaki ilişkiye benziyor. Elbette Ahmet Hamdi'nin bu büyük romanının değerini gölgelemek için söylemiyorum bunu. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü aklınızda Don Quijote varken okursanız bana hak vereceğinizi düşünüyorum. Hayri İrdal, Halit Ayarcı'nın kurduğu enstitünün, birlikte yaptıkları işin, kendisine yazdırılan kitabın zırdelilik olduğunun farkındadır. Halit Ayarcı ile tanışmadan önce o kadar saçmalıklarla dolu bir hayat yaşamıştır ve durumunun düzeleceğine karşı o kadar ümidi yoktur ki, kendisine tamamen delilik gibi görünen ama hayatını eskisinden çok yüksek standartlarda sürdürmesine imkan veren delice şeylere katlanır. Halit Ayarcı da aynı Don Quijote gibi kendisine anlamlı gelen ama okuduğumuzda en hafif ifadeyle saçmalık olan bir görevi kendisine misyon olarak belirlemiştir. Yine Don Quijote gibi misyonuna inancını kaybeder ve üzüntü içinde ölür.

Bu yazdıklarımdan Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nün konusunun Don Quijote'den alındığını iddia ettiğim çıkarılsın istemem. Ahmet Hamdi Tanpınar edebiyatımızın çok önemli bir ismidir ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü de bir başyapıttır.

Don Quijote ve Halit Ayarcı'nın ölümlerinden önce yaşadıkları hayal kırıklıkları ve üzüntü içinde ölmeleri hepimizi üzerken onların peşinden gidenlerin makam, mevki uğruna katlanarak geçirdikleri hayatların sonlarını bile bilmeyiz. Her iki romancı da bu karakterleri bize tanıtmış ama sonlarını bize göstermemiştir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde Halit Ayarcı romanın ilk yarısında yoktur, Hayri İrdal ana karakterdir ama Don Quijote'sini sonradan bulur.

Her Don Quijote'nin bir şekilde Sancho Panza'sını buluyor olması insanlığın dramlarından biridir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...