Aşağıdaki yazıyı BMO Dergi için yazdım, olduğu gibi buraya da alıyorum. Tek farkı daha fazla bağlantı içermesi.
Pardus başlangıcında kendi özgün teknolojilerini geliştirme hedefinde
olan bir GNU/Linux dağıtımı projesiydi. Geliştiricilerinin çok büyük
bölümü TÜBİTAK çalışını olan proje kullanıcı tarafında ciddi bir heyecan
yaratmıştı. Daha önce hiç GNU/Linux dağıtımı kullanmamış, özgür yazılım
kavramından haberi olmayan kullanıcılar bile Pardus’la özgür yazılım
dünyasına adım attılar. Bireysel kullanımda bir miktar yaygınlığı olsa
bile kurumsal anlamda kayda değer bir yaygınlık elde edemedi, hatta
TÜBİTAK kendi bünyesinde bile kullanmadı Pardus’u.
Ülkemizde işletim sistemi ölçeğinde bir yazılım projesinin
geliştirilmesi hem özgür yazılım alanında bir bilinç oluşması, hem de
bilişim dünyasındaki genç insanlara ‘ben de yapabilirim’ duygusunu
vermesi açısından çok önemliydi. Etkinliklerde geliştiricileri
görebildiğiniz, hatta katkıda bulunabildiğiniz bir işletim sistemi
kullanmak heyecan verici bir şeydi. Proje böyle bir heyecanla devam
ederken 2011 yılında geliştiricilerin neredeyse tamamı işten
çıkartılınca, TÜBİTAK çalışanı olmayan hiç geliştiricisi kalmamış
Pardus’un nasıl sona erdiğini hepimiz gördük. Bu süreçte yaşananlar
hakkında çok az yazı yazıldığından tek bildiğimiz projenin durdurulması
kararının teknik bir karar olmadığı. 2012 Mart’ında Pardus’un Yarını
Çalıştayı adında bir toplantı TÜBİTAK tarafından düzenlendi ve bir
şekilde Pardus’la ilgili tarafların fikirleri alındı. Daha sonra bu
fikirler değerlendirilmeye alınmadı ama Pardus’un bir işletim sistemi
olarak değilse de kendi şemsiyesi altında özgün yazılımlar geliştirilen
bir program olarak hayatına devam edeceği mesajını daha o toplantıdan
almıştık. [5], [6], [7]
İzlenen yöntem ve geldiği yer açısından çok şey söylenebilecek olsa
da Fatih Projesinin ülkemizin en kapsamlı bilişim altyapısı projesi
olacağı o zaman da belliydi. Yukarıda bahsettiğim toplantının ardından
Fatih Projesi kapsamında okullara verilen etkileşimli tahtalarda Debian
paket yöneticisini kullanan bir dağıtımın Pardus adıyla kullanıldığını
gördük [8]. Bu Pardus’un o zamana kadar geliştirdiği bütün özgün
teknolojilerin kullanılamaz duruma gelmesi anlamına geliyordu. Bu
tarihten itibaren Pardus yeni bir yola girdi ve TÜBİTAK bünyesinde yeni
çalışanlar işe alarak Debian temelli dağıtımlardan biri oldu.
Mevcut durumda Pardus çok büyük ölçüde Debian paketlerini kullanan
bir GNU/Linux dağıtımı. Kendine hedef olarak özgün bir dağıtım
hazırlamaktan daha çok kamuda özgür yazılımın kullanımını
yaygınlaştırmayı amaçlıyor ve ülkenin ihtiyacı olan yazılımları özgür
yazılımlar olarak geliştirmeyi hedefleyen bir programa dönüşmüş durumda [1].
“Bunun yapılması için Pardus tarafından geliştirilen yazılımlardan
vazgeçilmesi gerekiyor muydu” sorusu üzerinde tartışılabilecek
konulardan biri ama bundan sonra yapılacaklar için bu tartışmanın
öncelikli olmadığını düşünüyorum.
Pardus ülkenin hangi ihtiyaçları için özgür yazılım çözümleri geliştiriyor sorusu üzerinde biraz duralım.
Yukarıda da bahsi geçen Fatih Projesi için geliştirilen Etkileşimli Tahta Arayüzü Projesi (ETAP) [2]
geliştirilen yazılımların en geniş kullanım alanına sahip olanlarından
biri. Yüzbinlerce sınıfta, milyonlarca öğrencinin karşısına çıkacak ilk
işletim sisteminin bir özgür yazılım olması çok önemli bir konu [9].
Pardus’un geliştirdiği ETAP bence çok başarılı bir proje. İlk
prototiplerinden [10] bu yana takip ettiğim ETAP Fatih projesinin bütün
ihtiyaçlarına cevap verebilen modern bir araç durumunda. Umarım Milli
Eğitim Bakanlığı Fatih Projesinde özgür olmayan alternatifleri değil de
ETAP’ı kullanır. Bu konu işletim sistemine ve onun üzerinde koşacak
yazılımlara ödenecek lisans bedellerinin çok fazla olmasından daha çok
ülkedeki özgür yazılım bilincinin artması açısından önemli. İlk işletim
sistemi olarak sahipli bir yazılımı çocuklarımıza göstermek hem doğru
değil, hem de ülke menfaatlerine uygun değil. [11],
Kurumların Pardus veya başka bir GNU/Linux’u işletim sistemi olarak
kullanabilmeleri için ihtiyaç duydukları bir diğer proje de merkezi
sistem yönetimi yazılımı olan Lider/Ahenk [3].
Kurumsal politika belirleme ve uygulama konusundaki ciddi bir ihtiyaca
cevap veren Lider/Ahenk [12] mevcut durumda oldukça kullanılabilir bir ürün.
Engerek [13] ve Ahtapot [14] gibi diğer projelere de Pardus’un sayfasından
ulaşılabilir.
Kamuda özgür yazılım kullanımına geçiş hedefinin sadece Debian
paketleri ve onun üzerinde koşacak kendi yazılımlarımızla
gerçekleşmeyeceğini de bilmemiz gerekiyor. İngilizce konuşan dünyadan
farklı bir alfabemiz olduğunu ve tek farkımızın da bundan ibaret
olmadığını unutmadan yaygın kullanılan özgür yazılım projelerinin
geliştiricilerinin de yetiştirilmesi/desteklenmesi gerekiyor. Bir küçük
örnekle bunu netleştireyim. LibreOffice 30 yıllık köklü bir özgür ofis
programı. Bir kurumun veya kullanıcının ihtiyaçlarına cevap verebilecek
durumda ve dünyada çok yaygın kullanılıyor. İngilizce konuşan dünyada
yüzde ifadesi 50% şeklindeyken biz %50 olarak yazıyoruz. Bu farklı
kullanım LibreOffice belgelerinde sorunsuz kullanılabiliyor çünkü bizden
bir geliştirici bunu gördü ve düzeltti [4].
Bir özgür yazılım göçü sırasında böyle çok şeye ihtiyaç duyacağımız ve
bunların çözümü için sadece Pardus’un yeterli olmayacağı çok açık
olmalı. Tek başına TÜBİTAK’ın veya Pardus’un yapabileceklerinin sınırlı
olduğunu göz önüne alıp ülkedeki özgür yazılım ekosisteminin
büyütülmesinden başka bir çözümün olmadığını düşünüyorum.
Bugün itibariyle Pardus hedeflerine ulaşmış değil. Henüz kendi
projelerine kurum dışından katkı alamadığı gibi sürüm politikaları ve
geliştirici belgeleri kamuyla paylaşılmış değil. Bunları gerçekleştirmek
için çabalar var ama hızlandırılması ve yoğunlaştırılması gerektiği de
açık.
Pardus’un kat edeceği uzun bir yol var ama ülkemizde özgür yazılımın kullanımının arttırılması açısından çok büyük önem taşıyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Ahmet Göksu - Native Graphics Backend for FreeType Demos on macOS Ali Haydar - Implementation of a g-k ...
-
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Bora Sabuncu - Remote Control Emre Çelikten - Web Data Collection for Language Modeling Gökçen Eras...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder