7 Ağustos 2012 Salı

Ian Millar kahraman ama Derya Büyükuncu değil!

Her dört yılda bir olduğu gibi Londra olimpiyatlarını da büyük bir keyifle seyrediyorum. Bizim gibi kalabalık bir ülkeden bu kadar az sporcunun olimpiyatlara katılıyor olması çok üzüntü verici ama katılanlara yapılan muamele de kendi başına üzerinde durulması gereken bir durum. Örneğin yarı finale kalamadan elenen bir atletimiz için anlatıcı 'yakında evlenecek, burada bulamadığı başarıyı orada bulsun' dedi.

Piste çıkan sporculara kendi alanlarında dünyanın en iyi 30-50 sporcusu arasına giren başarılı atletler olarak bakmak yerine başarıyı sadece madalya almayla ilişkilendirmek yaygın olarak yapılan bir hata. Örneğin ülkemizden 1-2 üniversitenin dünyanın en başarılı 500 üniversitesi arasına girmesine sevinenler bir sporcumuzun 20. olmasını kahredici bulabiliyorlar. Dünyanın geri kalanında ise durum çok farklı. Dramatik bir örnek olarak kısaca Ian Millar ve Derya Büyükuncu'dan bahsetmek istiyorum.

Derya Büyükunucu bu yıl altıncı olimpiyatına katılarak dünyada yüzmede en fazla olimpiyata katılan sporcu oldu. Yüzmede olimpiyatlara katılmak için belli sürenin altında derece yapmış olmak gerektiğinden Derya bu olimpiyatların hepsine kimse onu seçmeden yaptığı derecelerle katılmış bir sporcu. Başarıyı sadece madalya almak olarak anladığımız için katıldığı olimpiyatlarda hiç madalya almamış olan Derya'ya hep bir burun kıvırma ile bakılıyor.

Derya yüzme alanında en fazla olimpiyatlara katılmış sporcu ama diğer branşlar da işin içine katıldığında rekor çok daha yukarılarda. Kanada'lı binici Ian Millar tam 10 defa katılmış olimpiyatlara. Tahmin edebileceğiniz gibi ülkesinde çok seviliyor, lakabı "Captain Canada". Peki bu 10 olimpiyata katılmış da ne olmuş, çuvalla madalyası mı var derseniz durum sizi şaşırtabilir. İlk 8 olimpiyatında madalya alamamış, 9. defa yarıştığında gümüş madalya almış ve bu yıl da madalya alamadı. 1972'den bu yana olimpiyatlara katılan ve sadece bir defa ikincilik kürsüsüne çıkan Ian Millar ülkesinin bayrağını taşıyacak kadar çok sevilirken bizim çok nadir yetiştirdiğimiz (aslında bir ülke politikası olmadığından kendiliğinden yetişen demek daha doğru olur) Derya'yı, Ercüment'i, Eşref'i yere göğe koyamamamız gerekmez miydi?

3 yorum:

  1. "madem madalya alamıyor, niye hep o katılıyor. bıraksın gençlerin önünü açsın"
    bunu yazanı gördüm hocam. olimpiyat hakkında bilgisi bile yok ki insanların.

    YanıtlaSil
  2. Bu hükümetin spora ve sanata bakış açısı ve politikası ile bence Nihat Doğanı olimpiyata göndermek daha doğru bir seçim olurdu. Neyse olimpiyat olmazsa Eurovisiona o da olmadı Turkçe olimpiyatlarına göndeririz. :)

    YanıtlaSil
  3. Derya derece olarak başarılı, fakat gerçek sporcu olmak sadece fiziksel başarıdan ibaret değil. Bu sene elemelerde yarıştıktan sonra onunla yapılan bir röportaja denk geldim. Kariyerini değerlendirirken geçmişindeki başarıları övüp, "Şu anda hangi küçük çocuğa sorsanız benim yerimde olmak isteyecektir" gibi bir laf etti. Bugün tekvandoda altın madalya alan Servet'in alçakgönüllü hareketleri, rakibini formalite icabı değil samimi şekilde tekrar tekrar kutlayışı, madalya sonrası röportajı ile karşılaştırınca, Derya iyi ki madalya almamış dedim. Böyle bir sporcu kişiliğiyle 6 defa altın madalya da alsa beni temsil etmesini istemezdim.

    YanıtlaSil

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...