Konu tahmin ettiğimiz gibi gelişmedi. Proje yöneticisi günlüğünde aşağıdaki ifadeleri TÜBİTAK Hukuk Müşavirliği'nin duyurusu olarak yazmıştı.
Pardus Kullanıcıları Derneği adı altında faaliyet gösteren kişi ve kuruluşların Pardus sisteminin yaratıcısı olan TÜBİTAK-UEKAE ve TÜBİTAK-UEKAE çalışanları ile hiçbir fiili veya hukuki ilişkisi veya işbirliği bulunmamaktadır. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve meri mevzuat hükümleri çerçevesinde doğabilecek olası hukuki ihtilaflara mahal vermemek adına bu tür oluşumlar ve bu oluşumlar altında Pardus markası kullanılmak suretiyle yürütülecek faaliyetler öncesinde TÜBITAK-UEKAE'den izin alınması gerekmektedir. Aksi durumda ilgili kişiler hakkında cezai ve hukuki süreçlerin başlatılması yoluna gidilecektir.
TÜBİTAK-UEKAE'nın izni dışında kurulan oluşumlardan ve bu oluşumların yürütmüş olduğu hiçbir faaliyetten TÜBİTAK-UEKAE sorumlu tutulamaz.
Beklenmedik bu çıkış karşısında PKD başkanı Av. Nihat Karslı bir röportajda "Suçum Pardus’u sevmekse cezamı idam isterim!" demişti. TÜBİTAK derneğin logosunun yarısında bulunan Pardus logosunun kaldırılması ve Pardus isminin kullanılmaması için dava açtı. Mahkeme logodaki pardus logosunun kaldırılmasına hükmederken pardus isminin kullanılması konusunda derneği haklı buldu. Her iki taraf da kendi adına temyize başvurdu. Dava hala Yargıtay'da incelenmeyi bekliyor.
Kamunun bilgisine saygı ile arz olunur.
Bu davayı açanlar Linux Kullanıcıları Derneği kurulurken Linus Torvarlds'tan izin mi alındı ki şimdi bizden izin alınmasını istiyoruz diye düşünseler bu konuyu hiç açmazlardı sanırım. Ayrıca Pardus Nakliyat gibi firmalar konusunda hiç birşey yapılmazken bu dava proje yönetimiyle topluluğun bir bölümü arasında ciddi problemlere yol açtı. TÜBİTAK'ın desteklediği özgürlükiçin.com ile TÜBİTAK'ın dava ettiği pardus-linux.org arasında yıllarca süren düşman kardeşler durumu TÜBİTAK'ın özgürlükiçin tayfasından da desteğini çekmesiyle değişmeye başladı. Topluluklar kendi başlarına kalınca aslında düşman olunacak birşey olmadığını görerek hızlıca birlikte hareket etmeye başladılar. Birlikte edergiler çıkardılar, haberler yaptılar. Ama bu birliktelik tam da ortada bir Pardus kalmadığı zamana denk geldi. Şimdi topluluklar birlikte çalışabiliyor ama Pardus yok ortada. Tam; yağ olsa un olmaz, un olsa yağ olmaz durumu :(
Pardus yönetiminin değiştiği bu dönemde topluluğa güven verilmek isteniyorsa PKD ile karşılıklı anlaşılarak bu davanın düşürülmesinin sağlanması yerinde bir adım olacaktır. Dava hangi taraf lehine sonuçlanırsa sonuçlansın kazananın olmayacağı bir konuma gelinmiş durumda. Pardus'un Geleceği Çalıştayı'nda konuşulan konulardan biri de bu konuydu ve proje yöneticisi Ahmet Kaplan bu konuya çok sıcak yaklaştı. Umarım ivedilikle hareket edilerek Pardus bu acayip durumdan kurtarılır.
Ben "suçum Pardus'u sevmekse cezam idam olsun isterim" gibi avam tabirle tribünlere oynayan, popülist bir yaklaşımı benimsemiş bir liderin arkasında durmam kendi adıma. TÜBİTAK'ın tavrında hata yok demiyorum, kontrolü elinde tutma çabasının geri tepmesi olarak görüyorum onu ama Nihad Karslı beyefendinin sergilediği girdiği ortamda kendini otomatik olarak lider ilan eden ve itiraz kabul etmeyen despot yaklaşımını da hiçbir şekilde desteklemiyorum. Nihad beyi Pardus sevgisinden ötürü seviyorum ama tavırlarını da hiçbir zaman sevemedim.
YanıtlaSilPardus'un, Özgürlükİçin'in ve PKD'nin Pardus'u ölmekten kurtarmasının tek bir yolu var bence. Topluluğun ihtiyaç duyduğu şeyleri çok hızlı şekilde karşılamak. Aksi taktirde etkin yaklaşımdan uzaklaşmış, izleme ve bekleme noktasında duran kullanıcıyı da kaybederler.
Bir de şöyle bir nokta var ki, Nihad beyin tavrı benim gibi düşünen (ben yaptım oldu yaklaşımını sevmeyen) ve bunun da ötesinde topluluğu ayakta tutabilecek özveriyi göstereceğini kanıtlamış bazı geliştirici/ katkıcıları soğuttu maalesef.
Yine de çoğu kişi benim gibi beklemede.. Bakalım çalıştayda çoğu konuya sıcak baktığını belirttiğiniz ve hakkında olumlu görüşler edinmemizi sağladığınız yeni yönetim katkıcılarını geri kazanabilecek mi..
Herkesin belirttiği gibi, Pardus'u eski yönetim yedi bitirdi. Geriye daha birşey kalmadı. Olan yine biz sevdalılara oldu. Yavaş olsun ama adım adım bir ilerleme olsun, bu bir türlü hedeflenmiyor. Herşeyi yapalım, hemen yapalım ve sadece Tübitak yapsın gibi şeyler isteniyor, kendilerini guru zannediyorlar, mümkün değil. Akademik dünyanın kopyalarak ve işe yaramaz projelerinden prof olmalarından ise bir yere gidilemez. Daha pardus'u ellemeyen o kadar çok bilgisayar bölümü akademisyenleri varki. Çamaşır makinesi gibi dönüp dönüp duruyoruz. Önce toplumun bilgili kesimi (akademik dünya, kamu yönetimleri, şirket yöneticileri ve yazılım geliştiriciler gibi) bu işe destek olmalıki sonrası halktan zaten gelecektir. Senin istediğin değil benim istediğim olur kavgası hiç sonuç vermez. Hacettepe'nin Akdeniz'e karşılık vercem diye yüz ve kol nakli yapıp, hastayı telef etmesi gibi. Biz de Pardus'u telef ettik. Umarım yeni yönetim ve ekip; birlikte çalışmayı (collaboration) inanan birileridir. Artık bu zamanda tek başına birşey yapılamıyor, özellikle de teknoloji dünyasında. Bir kişi ışığı yakar ekip ortaya koyar.
YanıtlaSil