16 Şubat 2012 Perşembe

Akdeniz Lokanta ve Şarap Rehberi

Kitabın adı içeriğinin zenginliğini hemen farketmeye engel oluyor. Bana ne İtalya'daki şaraplardan, lokantalardan diye düşünüyor insan ilk bakışta. Ama Vedat Milör televizyondaki programında olduğu gibi sadece şaraplardan ve lokantalardan bahsetmiyor kitabında da. İtalya'yı bölge bölge tanıtırken beğendiği ve beğenmediği şeyleri açıkça yazıyor. Yemekte, şarapta ve lokantanın kendinde bir karakter, şahsiyet arıyor hep. Geleneksel ya da modern olsun onun için çekici olan şey yapılan işe tutkuyla bağlı olmak, hep daha iyi için gayret gösteriyor olmak. Müşterinin isteğine uyup doğru bildiğini yapmayanları nasıl sevmediğini programlarından zaten biliyoruz. Kitapta da en etkileyici bölümler çok küçük ve nadir bilinen/bulunan şaraplar ve lokantalar üzerine yazılmış. Üç, beş masalık, menüsü bile olmayan bahçeden topladıkları ve geleneksel yemeklerinden ne yapıldıysa yenilen küçücük yerler Vedat Milör'ün en hayranlıkla bahsettiği yerler.

Hayranlıkla bahsetme denilince bir yemeğin iyi oluşundan 100'den fazla lokantada tekrara düşmeden bahsetmek kendi başına takdiri hakediyor bence. Her lokantada, her yemekte oraya özgü birşeylerden bahsediyor. Kitap kuru kuruya bir şehir ve şarap rehberi olmadığından her lokantaya nasıl gittiğini, nasıl ağırlandığını, giderken nasıl kaybolduğunu, eşiyle yaşadıklarını gerçek bir edebiyatçı olarak o kadar becerikli bir şekilde anlatıyor ki anlamadığınız şeylerden bahsetse bile (şaraplarla ilgili o kadar derin bilgisi var ki sıradan ölümlülerin seviyesine inmeye ne kadar fazla çalışsa da bu bir yere kadar mümkün olabiliyor) ilgiyle okuyorsunuz.

Çok bilgili birinin tutkuyla sevdiği şeyleri anlatması sık rastlanan bir şey değil. Şarap içmeseniz hatta İtalyaya gitmeyecek olsanız bile okumaktan zevk alacağınız bir kitap bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...