Aslında bütün söyleyeceğimi başlıkta söyledim bu sefer ama biraz açmakta fayda var.
Neden devlet diye bir örgütlenme var? Tek başımıza yapamayacağımız/yapmayacağımız, yapsak verimli olmayacak işleri ortaklaşa yapabilmek için. Hepimiz çocuklarımızın eğitimi için eğitmen, sağlıkları için doktor, beslenmemizi sağlamak için çiftçi olamayacağımızdan bizim için bu işleri organize etsin diye var devlet. Tabi mal değiş tokuşunda ortak bir araç olan parayı bassın, dağda bayırda çevrelediğimiz arazinin bizim olduğunu belgelesin gibi birçok başka işe de yarıyor. Ülke diye büyük bir alanı çevrelediğimiz için sınırları da korumak gerekiyor tabi. O da masraflı iş elbette. Masraf, devletten beklentilerimiz artıkça artıyor. Devlet ya kendi üretim, ticaret gibi kazanç getiren bir iş yapacak ya da bizden vergi toplayacak ki bu işlerin masarafını karşılayabilsin. Bir de yapılması karsız olan işler var; köylerde sağlık ocağı işletilmesi, kardan kapanan yolların açılması, doğrudan para getirmeyen araştırmaların yapılması gibi. Onlar da bizim vergilerimizle yürütülüyorlar.
Doğrudan ve dolaylı vergilerin çok yüksek olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Benim maaşımın yarıya yakını vergi olarak ay başında kesiliyor. Aldığım her şeyin içinde zaten kdv, lüks tüketim vb gibi veriler büyük yer tutuyor. Aldığım şeyleri üretenler ve satanlar da ayrıca gelir vergisi filan gibi vergiler veriyorlar. Her geçen gün devlet hizmetleri daha pahalı hale geliyor, zaten neredeyse parasız olanı kalmadı. Çalışabildiğimiz sürece bizden para toplayıp emekli olduğumuzda çalışmadan gelirimiz olması işini de devlete yüklediğimizden gelirlerimizin bir kısmını da bunun için veriyoruz devlete.
Türkiye aslında bir doğal felakatler ülkesi değil. Ne başka memleketler gibi sürekli sallanıyoruz, ne de kasırganın ne olduğunu biliyoruz. Afrikadaki kuraklığın ya da Çindeki sellerin de ancak tvden gördüğümüz kadarını anlayabiliyoruz. Bizde de su taşkını oluyor ama ya dere yatağını yerleşim yeri yaptığımızdan ya da başka bir şekilde oluşmasına engel olabileceğimiz/çok daha az zarar görebileceğimiz şeyler yüzünden büyük acılar çekiyoruz. Japonya kadar olmasa da bizde de depremler oluyor ama adamların binalarını terketmediği büyüklükteki depremler bizde tarihi felaketler arasında sayılıyor. Hepimiz biliyoruz ki binalarımız mühendisliğin gerektirdiği gibi yapılsa ne bu kadar insanımız ölecek ne de hayatta kalanların yaşam kaliteleri bu kadar aşağı düşmeyecek.
Diğer memleketlerden daha fazla vergi toplayıp, doğal afetlere onlardan hazırlıksız olunca ortaya çıkan manzara da berbat oluyor tabi. En son yaşadığımız doğal afet üzerinden konuşayım daha kolay olacak. Van'da deprem olduktan sonra bir çok yardım kampanyası başlatıldı. Yardım amaçlı konserler yapıldı, yiyecek, giyecek, para toplandı. Memleketin hiç bir köşesi depreme hazırlıklı olmadığından Van da hazır değildi elbette ve durum perişandı. İnsanlar büyük özverilerle yardımda bulundular. Çöplerden kağıt toplayan çocukların yardımları gibi görüntüler hepimizi duygulandırdı.
Hadi devlet olarak bina yapmayı, yapılanı denetlemeyi beceremiyoruz diyelim ama bir felaket olduktan sonra çevre illerden oraya içme suyu taşımayı da mı beceremiyoruz? Bölgeye giden yetkili, yetkisiz herkes günlük ihtiyaç malzemelerine gereksinim olduğunu söyledi. Pet şişelerde su, çocuklar için oyuncak, kadınlar için ped, battaniye gibi şeyler lazım dediler.
Bizler de ya evimizdekileri gönderdik ya da gidip bakkaldan, merketten alıp öyle gönderdik. Evdekilerin yerine yenilerini koymamız gerektiğinden pratikte hepsini satın alıp gönderdik diyebiliriz. Eee, ama biz bunları devlet bizim yerimize yapsın diye örgütlenmemiş miydik? Bir yerde bir doğal (bizimkilere doğal demeye de dilim varmıyor ama) fekalet olunca memleketin geri kalanının bakkallardan şişe su satın alıp bunu zor durumdaki yere ulaştırmak için çabalaması kadar verimsiz bir yardım yöntemi düşünemiyorum.
Çözüm çok basitti aslında: şişe su mu lazım, bunu satan firmalardan devlet gider satın alır (bunun için parası var; vergi veriyoruz ya), kimin ihtiyacı varsa ona hızlıca ulaştırır. Vatandaş niye Ankara'dan İstanbul'dan su alıp Van'a ulaştırmaya çalışsın? Niye Edirne'den Van'a battaniye alıp gönderilsin? Van'a yakın illerde satılmıyor mu bunlar? Devlet bizim yerimize versin parasını alsın ihtiyaç sahiplerine ulaştırsın. Biz niye düşünüyoruz 'bu insanların neye ihtiyacı olabilir' diye. Devlet başka işlerde çalıştırdığı adamların ikisini bu işe ayırsın da başka memleketlerin araştırmalarından öğrensin (kendileri araştırıp bulsunlar da demiyorum) felaket sonrası nelere ihtiyaç duyulduğunu. Güzel ülkemin her tarafında depolarda satılmayı bekleyen kazaklar dururken bir felaketin ardından ben neden kullanılmış bir kazak giyeyim? Neden biri fedakarlık yapıp elindekini bana göndersin? Devlet tam da bunun için değil mi?
Şirketler bu durumları kendi reklamlarını yapmanın bir yolu olarak görüyorlarsa, bence bunda bir problem yok elbette, istedikleri kadar maddi yardım yapsınlar ama bireylerin maddi yardımlarına ihtiyaç olmamalı. Hatta devlet yetkilileri çıkıp 'Ey ahali sizler vergilerinizle bu felaketi atlatmamız için yeterli katkıyı zaten verdiniz. Merak etmeyin biz gerekeni yapıyoruz' demeliler. Paranın satın alamadığı şeyler olursa, kan vermek gibi mesela, bunun halktan istenmesini anlıyorum ama maddi yardım zoruma gidiyor.
Diyeceksiniz ki 'Van'da insanlar hala çok zor durumda, sen neden bahsediyorsun?' Yöntem hatalı olunca sorunun çözülmesi de mümkün olmuyor. Bu zor günlerde yapmamız gereken şey yardım etmek değil, devlete görevini hatırlatmak olmalı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Ahmet Göksu - Native Graphics Backend for FreeType Demos on macOS Ali Haydar - Implementation of a g-k ...
-
İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...
-
Bu yıl kabul edilen bizim çocuklar: Bora Sabuncu - Remote Control Emre Çelikten - Web Data Collection for Language Modeling Gökçen Eras...
Hocam,
YanıtlaSilYazdıklarınızda çok haklısınız. Özellikle, ihtiyaçların Van ve çevresinden tedariki konusunda aynı şeyleri düşünüyorum.
Şimdi, 1.000 TL'lik malzeme/gıdanın bu çevreden tedarik edilmesi çift yönlü faydalara sahip. Hem, oradaki halk en kısa zamanda yardım alacak, hem de oradaki esnaf 1.000 TL'lik satış yapacak. Van küçük olmayan bir il, ticaret konusunda da imkanı olan bir şehir. Neticede orada deprem olmasaydı bir şekilde o şehir devam edecekti, bu devamı sağlayacak mal ve gıda(taze olmasa da bakliyat vb) stoğunun mevcut olduğunu bilmek gerek.
Çok uzatmadan, oradaki esnaf da depremzede ve gelire ihtiyaç duymakta.
Neden yapılmadığı konusuna gelirsek. Bunun yapılması bir pratik ve emsal olur. Pratik olarak devlet bu beceriyi kazanır, emsal olarak da bir sonraki doğal afette halk bunu talep eder. Yaptınız yine yapın der.
Klasik devlet kafasına talep eden halk uymuyor maalesef. Devletin istediği, böyle afetlerde kendini siper eden, küçük gelirinden biraz artıran anası ağlamış düşük gelirli ve vicdan sahibi halkın "sosyal sorumluluğu" ve bu çerçevede sosyal bütünleşme. Bunun karı daha fazla!
Bugün talep ede halk yarın hesap sormaya başlar, hesap soran halk da klasik devlet kafasında düzen düşmanıdır.
Bugün talep eden pek kimse yok, yarın da bu kafayla pek olmayacak.