27 Ekim 2010 Çarşamba

Pardus Çoklu Masaüstü Kurulumu (ÇoMaK) Projesi

Bu yılın projesi: ÇoMaK (ÇOklu MAsaüstü Kurulumu)

Malumunuz olduğu üzere Pardus masaüstü ortamı olarak KDE ile birlikte geliyor. Kendi geliştirdiği teknolojiler de büyük oranda KDE'ye bağımlı. Bir dağıtımı diğerlerinden ayıran özelliklerin başında dağıtımın geliştirdiği teknolojiler geldiğinden Pardus üzerinde diğer masaüstlerinin kurulup çalıştırılabilir olması kullanıcılar için yeterli olmamaktadır.

KDE masaüstü ortamı Linux kullanıcıları arasında oldukça yaygın olarak kullanılsa bile gerek beğenilere, gerekse daha az fonksiyonel olmalarına rağmen daha az donanım kaynağı gerektirdikleri için tercih edilen başka masaüstleri de bulunmaktadır. Gnome, Enlightenment, Xfce, fluxbox ve LXDE masaüstü ortamları hali hazırda resmi veya gayrı resmi depoları kullanarak Pardus üzerine kurulabiliyor olmalarına rağmen Pardus'un geliştirdiği teknolojileri kurmak için bu masaüstlerinin yanında çok fazla bağımlılık kurulması gerekmektedir. İlave paketlerin kurulması çoğu durumda kullanılan masaüstünü amacından uzaklaştırmakta, bazı durumlarda ise KDE için çalışan özellikler diğer masaüstlerinde çalışmamaktadır.

ÇoMaK Pardus'un KDE haricindeki masaüstleri ile de KDE ile birlikte çalıştığı gibi çalışmasını sağlamayı hedeflemektedir. Bunun için Pardus depolarında olmayan masaüstlerini depoya almak ve Pardus teknolojilerini KDE bağımsız hale getirmek gerekiyor. Yapılacak çok iş olduğunun farkındayız ama çalışacak ekip de geçen yıla göre hayli kalabalık.

Geçen yıl üzerinde çalıştığımız 64bit projesinden aldığımız cesaretle bu yıl da ÇoMaK projesini yapalım dediğimizde Pardus ekibinden geçen yıl olduğu gibi olumlu cevap alınca çalışmaya başladık bile. Çomak da bir yıl sürmesini planladığımız bir proje olarak TÜBİTAK ve ÇOMÜ arasında bir protokole bağlanarak sürdürülecek ve sonuçlarının Pardus'a dahil edilmesi hedeflenecek.

Projede çalışacak Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi tayfası:
Uzun süredir Pardus üzerinde GNOME paketlemesini yapan Burak Çalışkan da ekibin bir elemanı. Geçen yıl 64bit projesinde Ozan Çağlayan'ın yaptığı koordinatörlük görevini bu projede Onur Küçük yapacak. Manager ailesinin yazarı Gökmen Göksel de çokça danışabileceğimiz kadar yakınımızda olacak.

Kısa bir süre sonra bir proje takvimiyle görüşmek üzere...

17 Ekim 2010 Pazar

e-kitaplar neden bu kadar pahalı?

Hazır e-kitap okuyabileceğim bir iki tablet almışken sağdan soldan e-kitaplar da satın alayım diyorum (para harcamaya çok meraklıyımdır). Memlekette her şey çok pahalı olduğundan e-kitabın da biraz pahalı olmasını bekliyordum ama fiyatlar gerçekten çok yüksek.
Örneğin; müthiş bir yazar olan Selçuk Baran'ın (henüz okumamış olanlar için "Bir Solgun Adam" romanını tavsiye deyim) hikayelerinin bir araya getirildiği bir kitap olan Ceviz Ağacına Kar Yağdı'nın fiyatlarına bakalım. Bildiğimiz basılı hali 28TL. Basılı olanda ağaçlar kesilmiş kağıt yapılmış, mürekkep kullanılmış, baskıya dizgiye birileri uğraşmış, ciltleme için çalışılmış, dağıtım ve satış yapan birileri de bundan para kazanıyorlar.

Mantıken ciltlenmiş bir kitabın satılması için mutlaka hazırlanması gereken elektronik halinin çok çok daha ucuza satılması gerektiğini düşünüyor insan. Amma, lakin ki, öyle değildir ;) İdeefix'ten satılan e-kitabın fiyatı inanmazsınız ama 14TL. Halbuki 14 tanesi 1TL olmalı e-kitabın. Nedir bunun maliyeti anlamak mümkün değil. Birazcık pazarlama bilen birinin bunlara fiyatlama konusunda akıl vermesi lazım. Arkadaşım vatandaş bu kadar da keriz yerine konmamalı demeli biri.

Hadi açık olmalı, özgür olmalı da demiyorum ama az biraz insaf olmalı.

Kitabı satın aldıktan sonra not: idefix satın aldığınız e-kitabı okumanız için bir Adobe uygulaması kurmanız gerektiğini söylüyor. Tahmin edeceğiniz gibi bu program Linux'a kurulmuyor. Programı kuramıyorsanız indirin diyor. Firefox acayip bir dosya indiriyor, Safari ile indirilemiyor (ipad yolu kapanıyor böylece). Kindle'ın browser'ı ile indirmek mümkün değil. Yarın maceraya devam...

13 Ekim 2010 Çarşamba

Kindle mı Ipad mi?

  • Çok güzel bir dokunmatik ekranı var. Çizilmiyor, leke tutmuyor. Iphone kullanmamış birini kesinlikle etkiliyor. Ekranın bir bölümünü büyütüp küçültmek ve diğer efektler çok çok başarılı. Çok aydınlık ortamlarda bile çok kaliteli görüntü veriyor.
  • Kocaman bir Iphone.
  • Mono hoparlörü var.
  • USB girişi yok.
  • Kamerası yok.
  • GSM özelliği yok.
  • Bildiğimiz usb'den şarj olmuyor.
  • Taşımak için mutlaka bir çantaya ihtiyaç var.
  • Flash oynatamıyor ama youtube için bir uygulaması var. Flash içerikli web sayfalarında problem var tabi.
  • Daha önce ITunes kullanmamış birini rahatlıkla deli edebilir. Her şey için ona mahkumsunuz denebilir. O kadar ki; seyretmek için içine attığınız videoları bile ancak ITunes yardımıyla menülerde dolaşarak silebiliyorsunuz. Tabi kırıp kullanmak da mümkün ama konumuz o değil. Gördüğünüz dosyayı silememek pek saçma geliyor insana.
  • Tüm modelleri ile kablosuz bağlantı (802.11n) yapmak mümkün 130$ fazla verene 3G'li modelini veriyorlar. Nedense 3g'li olanını aldım. Her türlü şifrelenmiş ağa bağlanabiliyor.
  • Çok fazla uygulama kurmak mümkün. Uygulamaların önemli bir kısmı ücretli ama miktarlar yüksek değil. IPhone için yazılmış uygulamalar da kurulabiliyor ama boyutları dramatik derecede küçük kalıyor.
  • Cihazı ilk açışta mutlaka Apple'a kaydettirmek gerekiyor. Bunun için ITunes zorunlu. O da sadece win ve mac'te çalışıyor :(
  • Şarjı çok uzun süre dayanıyor. Yaklaşık 10 saat boyunca (Çanakkale-Ankara arası otobüs yolculuğu bu kadar sürüyor) dizi seyretmek mümkün. Şarjın bu kadar uzun dayanması cihazın taşınırlığını arttırıyor. Çin kökenli benzerlerinin, en azından benim gördüklerimin, en önemli eksikleri bu oluyor genelde. Böyle bir cihazın 2 saat dayanan pili olması kabus olurdu herhalde.
  • Eğer kurulu bir programla ilişkili değilse 16/32/64GB'lık depolama alanına bir şey kaydetmek mümkün değil.
  • Yatay dikey kullanmak için cihazı çevirmek yeterli, sensörler gerekeni yapıyorlar. Üstünde isterseniz ekranın dönmesini engelleyen bir düğme de var.
  • Hareket sensörü sayesinde oynanabilecek harika oyunlar var. Hele araba yarışları ;)
  • Marketlerde bile satılıyor. Amerika'da kaça satıldığına bakmazsanız fiyatı çok fazla gelmeyebilir.
  • Çoğunlukla belge okumak için kullanılacaksa fazla ağır ve fazla aydınlık. Ama hem internette gezeyim, hem maillere bakayım arada bir de pdf okurum derseniz uygun bir cihaz.
  • mp3 dinlerken başka işler de yapabiliyorsunuz. Bunun süper bir özellik olmadığının farkındayım ama aynı anda iki işi yapamıyor denilince insan bunu da mı yapamıyor diye merak ediyor diye yazıyorum.
  • Oldukça başarılı bir sanal klavyesi var. Yazmak zor olmuyor. Kötü tarafı klavyede Türkçe karakterler yok.
  • Çok güzel :)

12 Ekim 2010 Salı

Ipad mi Kindle mı?

Bu aralar ne kadar tablet cihazlarla çok ilgilendiğim için karar vermemiş/vermek üzere olanlara biraz fikir vereyim istiyorum. Ipad ve Kindle karşılaştırılamayacak cihazlar diye arkadaşlara saygılar sunup yazacaklarıma geçeyim. Cihazların teknik özellikleri zaten her yerde bulunduğundan bir kullanıcının deneyimlerini yazmak daha anlamlı olacak galiba.

  • Benim daha önce görmediğim bir ekranı var. Aydınlatmalı olmadığından gün ışığında parlamıyor, gözü yormuyor. Böyle olunca karanlıkta ek bir aydınlatma olmadan da okunamıyor elbette. Ekran hakkında çok konuşulacak kadar ilgi çekici, ilk defa gören herkesi hayran bırakıyor. Baktığınız yerde kendi yansımanızı görmemek güzel, özellikle belge okumak için bir cihaz satın almışsanız.
  • Ekranın etkileyici performansı cihazın şarj süresini de haftalarla ölçülecek boyutlara taşımış. Eğer kablosuz bağlantı aktif olmazsa bir ay diyor Amazon ama ben alalı daha bir kaç gün olduğundan kesin rakam veremeyeceğim.
  • Ekran dokunmatik değil hatta akan görüntüler için bile yeterli değil. Ama Kindle kitap okumak için, unutmayın bunu ;)
  • USB bağlantısı var; buradan şarj oluyor ve bilgisayara bağlandığında sıradan bir usb aygıt gibi içini görüp transfer yapabiliyorsunuz . Ayrıca bir programa ihtiyacınız yok.
  • Eğer Amazon'a (ücretsiz) kayıt olursanız size bir mail adresi veriyor (necdetyucel@kindle.com), o adrese gönderdiğiniz maillerin eklerini Kindle ilk internet bağlantısı bulduğunda indiriyor. Elbette spam belasından kurtulmanız için hangi mail adreslerinin buraya mail gönderebileceğini sınırlayabiliyorsunuz. Aksi durumda kullanılmaz bir özellik olurdu zaten. Benim en beğendiğim özelliklerden biri bu oldu. Kindle'ın tarayıcısından aramadan, bilgisayara bağlamadan belge aktarımı için çok güzel bir yol bu. Mailinizin eki pdf ise bir değişiklik yapmıyor ama desteklediği başka bir formatta göndermişseniz Kindle'da okuyabileceğiniz bir hale getiriyor onları.
  • 3.2gb hafızası var.
  • mp3 çalıyor ama çok deneysel. Parça listesini göstermiyor, sonraki parçaya geçmek ve durdurmak mümkün sadece.
  • Şimdilik kullanılmayan ama ileride işe yarar diye konulmuş bir mikrofonu var.
  • Ekran dikey ve yatay kullanılabiliyor ama bu işe yarayan bir sensör olmadığından ayarlardan elle yapılıyor.
  • Tüm modellerinde kablosuz bağlantı var (802.11b/g) ama 50$ daha verirseniz 3G'li bir model almanız mümkün. Ben çok fazla böyle cihaz aldım diyerek 3g'siz olanını aldım. Bağlantıda bir problem yaşamadım şimdiye kadar. Bir kaç farklı ağa bağlandım, bir profil yaratma kavramı olmamasına rağmen hangi kapsama alanına girerse o ağa otomatik bağlanıyor. Güvenlikle ilgili endişe edecek birşey yok gibi görünüyor çünkü dışarıya açık hiç bir port yok.
  • Türkiye'de satılmıyor.
  • Amazon'a kayıt olurken Türkiye'de yaşıyorum derseniz ne kitap, ne gazete hiç bir şey indiremiyorsunuz. Adamlar akıllı tabi aksi durumda "aha Türkiye'de para kazanıp vergi vermiyorsun" diye siteye erişim engellenebilir. Ama yurt dışındayım derseniz ne isterseniz satın alabiliyorsunuz Amazon'dan.
  • Okuduğunuz belgeler üzerine not alabiliyor, altını çizebiliyorsunuz. Hatta bunları isterseniz otomatik olarak Facebook, Twitter hesaplarınızda duyurabiliyor.
  • İki farklı boyu var: 6" ve 9.7" Büyük olanını taşımak için bir çantaya filan ihtiyaç olur diyerek cebe sığan boyunu aldım ben. Başlangıçta biraz küçük gibi gelmişti ama alıştım.
Yazı çok uzun oldu Ipad için ayrı bir yazı yazayım bari ;) Sormak istediğiniz bir şey olursa elimden geldiğince cevaplamaya çalışırım.

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...