3 Nisan 2006 Pazartesi

Açık öğretim

Hafta sonu yapılan açık öğretim sınavlarında görevliydim. Görev aldığım sınavlar arasında en az stresli olanı açık öğretim sınavları diyebilirim. Sınava girenlerin ne heyecanları, ne aceleleri ne de ÖSS'de olduğu gibi büyük beklentileri olmadığından genellikle rahat, problemsiz sınavlar oluyor benim için. Özellikle sınava girenler gençler ise daha da rahat oluyor; hemen bitirip çıkıyorlar sınavdan. Sınıfa girince konuşmaya çok alışmış olduğumdan 2 saat konuşmadan sınıfta durmak zor geliyor biraz ama o da büyük bir problem sayılmaz.

Hayatının başlangıcında olan bu gençlerin dışında bir kaç grup daha var açık öğretimde okuyan (elbette benim 7 yılda görebildiğim kadarıyla). Bunlardan biri (bu yazıyı yazmama sebep olan) emeklilikleri gelmiş olanlar. Emekli olabilmeleri için gerekli süreyi doldurmuş veya doldurmak üzere olanlardan oluşuyor bu grup. Lise mezunu olarak emekli olduklarında alacakları emekli ikramiyesine ve emekli maaşına katkısı için okuyorlar açık öğretimde. Aslında hatırı sayılır miktarda bir fark oluyor. Gerek yaşlarından gerekse zaten yıllardır bir işte çalıştıklarından derslerdeki başarıları oldukça düşük. 50-55 yaşında birine hiç kullanmayacağı bir bilgiyi öğrenerek bir sınavı vermesini istemek bana pek mantıklı gelmiyor açıkçası. Mesela bir kereliğine 4.5m uzun atlamalarını istesek çok mu farklı birşey istemiş oluruz bilemiyorum. Bu lisede ve üniversitede yapılan nerede kullancağız bu bilgileri serzenişlerinden farklı, çünkü bu sınavları verenler emekli oluyorlar. Tek atımlık bir sınav için öğreniyorlar (buna öğrenmek denirse artık) dersleri. Pek çoğu da öğrenemiyor.

Sınavlardan önceki gece gördüğüm kabus şöyle: Görevli olduğum sınıfta sınavlarını bitiren öğrenciler çıkıyorlar ve geriye tek başına annem yaşlarında bir teyze kalıyor. "Oğlum, tek dersim var. Bu dersi verince emekli olacağım, bana yardım edin" diyor. Ben de kendimi Javert gibi hissediyorum. Yardım etsem kendimi Seine nehrine atmam lazım. Neyse ki her kabusun sonunda olduğu gibi saat çalıyor ve uyanıyorum.

1 yorum:

  1. Necdet'cim,

    Izleyeli cok olmus filmi herhalde. Nerdeyse tum hikayeyi unutmusum, sayende tekrar hatirladim. Kolay gelsin.

    YanıtlaSil

izlediklerimden öğrendiğim bir şeyler var

İzlediğim ilk büyük konser 1990'ların başında Ankara'da Zülfü Livaneli konseriydi. Henüz Sovyetler Birliğinin olduğu zamanlardan bah...